Aytmatov: ‘Sanatçı halkın, halk da sanatçının manevi temelini oluşturur’
“`html
Bazı yazarların yaşamları, yaşadıkları dönemin ve bulundukları coğrafyanın etkisiyle birçok acı ve trajediyle doludur. Ancak bazıları, aynı dönemde yaşanan büyük toplumsal olaylarla da iç içe geçmektedir. İtalyan İç Savaşı’nı inceleyenler Calvino’ya, Hitler dönemi üzerine çalışanlar Zweig’a, işgal altındaki İstanbul’a dair bilgi edinmek isteyenler ise Kemal Tahir’e odaklanmalıdır. Zira bu yazarların eserleri, onların maruz kaldıkları tarihi olayların bir yansımasıdır.
Bu bağlamda, Cengiz Aytmatov önemli bir figürdür. Aytmatov denildiğinde akla, II. Dünya Savaşı ve Sovyetler Birliği’nin tarihi gelir. Aytmatov’un hayatı ve eserleri, bu iki konu hakkında derinlemesine bilgi edinmek için önemli bir kaynak sunar.
Aytmatov, bu durumu güzel bir şekilde dile getirir:
“Sanatçı ile halk, birbirini tamamlayan iki unsurdur. Halk, yetenekli sanatçıları ortaya çıkarırken, sanatçılar da halkın en değerli eserlerini yaratır. Aralarındaki bu etkileşim, çift yönlüdür; sanatçı, halkın manevi temelini oluştururken, halk da sanatçının manevi temeline hayat verir.”
MASALLAR VE ŞAMANİZMİN İZİ
Aytmatov, 1928 yılında, dağda ve kışın ovada yaşayan yarı göçebe bir toplulukta dünyaya gelir. Hatırladığı ilk yolculuk ise 5-6 yaşındayken gerçekleşir; onu korumalı bir eyer üzerine oturtarak ilk kez at biner. Bu an, onun hayatında önemli bir yer tutar.
Büyükannesinin anlattığı masallar ve göç yolculuklarında yapılan Şamanist dualar, küçük yaşta zihninde derin izler bırakır. Bir gün, diş ağrısı çekerken gelen bir Şaman, çadırda ona bir ritüel yapar ve ağrısını aniden dindirir. Aytmatov, bu olaydan etkilenip diş ağrısının o gün yerde gördüğü kıllardan kaynaklandığına inanır.
Aytmatov’un anne ve babası, son derece eğitimlidir. Babası Törekul, Kırgız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde önemli görevler üstlenirken, annesi Nagima ise kadınların özgürleşmesi için çabalar. Aile, bir dönem Moskova’da yaşar ve Aytmatov burada Rusça öğrenir. Ancak Stalin’in 1937 yargılamaları aileyi derinden etkiler; babası tutuklanır ve aralarında iletişim kopar. Aytmatov’un aile üyeleri, yıllarca babalarıyla bağlantı kurmayı dener ancak 1950’lerde, onun infaz edildiği haberi ulaşır. Olay, Ata Beyit Katliamı olarak bilinir.
II. DÜNYA SAVAŞI DÖNEMİ
Aytmatov, amcası ve eniştesinin hapiste hayatını kaybettiğini öğrenerek “halk düşmanı” bir aileden geldiğini anlayarak büyür. Okuma yazmasını erken yaşlarda kazandığı için, bu yeteneği ile küçük kazançlar elde eder.
II. Dünya Savaşı, Aytmatov’un çocukluk yıllarında olduça etkili bir rol oynar. Savaşta pek çok adam cepheye gönderilirken, geride sadece kadınlar ve çocuklar kalır.
Aytmatov, savaşın getirdiği zorluklardan etkilenerek, 14-15 yaşlarındayken öğretmenlik yapmaya başlar. Yazları oldukça sıcak olan köyde kış ayları şiddetli soğuk geçmektedir; bu zorlu şartlar altında Aytmatov, bir başka öğretmeni dirsek dirseğe çalışarak hayatta kalmayı öğrenir.
Köydeki tarım faaliyetleri büyük önem taşıdığı için, Aytmatov daha sonra Köy Meclisi Sekreteri olur. Her zaman olduğu gibi, Sovyetler döneminde tarım, hayati öneme sahiptir. Üretilen buğdaylar, cephede savaşta olan babalara ve kardeşlere gönderilmektedir. Bu dönemde Aytmatov, açlıkla pençeleşen bir toplumda vergi tahsilatı yapmakla yükümlü bir göreve daha atılır.
Bir gün, savaşın ağır koşulları nedeniyle bölgede yaşanan hırsızlık ve eşkıyalık olaylarından birine tanıklık eder. Aytmatov, bu zorlu günlerin ardından postanedeki mektupları dağıtmak üzere görev yaparken, savaşta kaybolanların ölüm haberlerini taşımanın acısını iliklerinde hisseder. Bazı köylüler, Aytmatov’un “kara kâğıt” olarak adlandırılan mektupları getirmesinden korkarak evlerini kapatmaktadır.
AYTMATOV’UN DÜNYA ÇAPINDAKİ ETKİSİ
War sonrası, Aytmatov, veterinerlik eğitimi almak için şehre giderken, onu destekleyen en önemli kişi halası olacaktır. Okuldan mezun olmayı ve devlet işinde çalışmayı hayal eden Aytmatov, böylelikle ailesinin üzerindeki halk düşmanı etiketinden kurtulacağını ümit etmektedir.
Bir gün öğretmenleri, tüm sınıfı çarşıya götürerek öğrencilere rastgele hayvanları tanıtır ve sınav yapar. Aytmatov bir eşekle karşılaşır ama o eşeğin sahibi köylüsü çıkar; bu durumu küçümseyerek alay eder.
Kısa bir süre sonra Aytmatov, köyüne döndüğünde, halası ona evden çıkması gerektiğini söyler. Aytmatov, onu ikna etmeye çalışır ancak halası onun şehre giderek hayal kırıklığına uğradığını düşünmektedir.
Aytmatov, eserlerini kendi yaşadığı toplumdan ve deneyimlerinden beslenerek kaleme alır. Bu nedenle, dünyanın pek çok ülkesinde 176 dilde okunan eserleriyle büyük bir etki yaratmıştır. Anlattığı her hikaye, tanıdığı karakterler ve kendi keşfettiği coğrafya ile doğrudan bağlantılıdır.
Ketebe Yayınları tarafından yayımlanan Aytmatov’un “Çocukluğum” adlı anı kitabında, bu ve benzeri pek çok anısına dair izlenim bulabilirsiniz. Ayrıca, “Cemile”, “Selvi Boylum Al Yazmalım”, “Yüzyüze” gibi eserlerinin ona nasıl ilham verdiğini de ayrıntılı olarak aktarır.
“`